2002 Nobel Ekonomi Ödülü
Hem Psikolog hem de Nobel ödüllü bir Ekonomist olan Daniel Kahneman , New York Times Book Riview 2011’in en iyi ilk 10 kitabı listesinde yer alan kitabında ,kararlarımızın ardındaki 2 düşünme sistemini anlatıyor.
Kitaptan sizler için seçtiklerim;
Kimliğimizi aklımız belirler. Kararlarımızı ve eylemlerimizi ise düşüncelerimiz. Dolayısıyla nasıl düşündüğümüzü fark edersek kendimizi daha iyi anlar ve bazı davranışları neden sergilediğimizi anlamlandırabiliriz. Nasıl düşündüğümüzü keşfetmek özel ve profesyonel hayatta kendimizi geliştirmemizi sağlar. Düşünmek üzerine düşünmek spekülasyonlara açık olsa da neurobilim ve psikolojinin kol kola girmesiyle ampirik (deneye dayalı) bir süzgeçten geçirmek mümkün olmuştur.
İnsanların yaptıkları hataların belli paternleri vardır. Önyargı diye bilinen sistematik hatalar belirli koşullarda tekrarlanır. Bilincimizde oluşan izlenim ve düşünceler çoğu zaman biz fark etmeden doğar. Usulca süregelen bu düşünceler ve sezgiler kararların alınmasında etkilidir. Bu sezgi ve düşünceler çoğu zaman haklıdır ancak her zaman değildir. Bu yüzden bazen başka birinin aldığı kötü kararları rahatlıkla görebiliriz. Başkalarının kötü düşüncelerini fark edebiliyorsak kendimizinkini de fark edebiliriz.Bu amaçla Kahneman düşünce olgusunu 2 ana sisteme ayırmış.
Sistem 2 Yavaş Düşünme: İstemli çaba ve dikkat gerektiren düşünme.Akşam ne yemek yapsam, hangi yatırımı yapabilirim , matematik hesabı gibi bilinçli düşünmedir.
Sistem 1 Hızlı Düşünme: Otomatik , çabasız , anlık tepki vermeye neden olan , hiç durmadan çevreyi tarayan , harıl harıl çalışan , çağrışımlar yoluyla çalışan düşünmedir.Nedensellik , yakınlık gibi bağlantılar kurar.Tehlike anında önem taşır.Sezgiseldir.İlk insandan bu yana çalışan sistemdir ancak artık günümüz yaşam tarzı çok farklı olduğu için hatalar yaşamamıza sebep olabilir.
Sistem 1’den gelen veriler Sistem 2’ye aktarılır.Sistem 1 bizi anlık olaylara karşı korusa da konu uzun vadeli planlar geliştirme olduğunda kendi kendimize çelme takmamıza sebep olabilir.Sistem 2 tamamen Sistem 1’den gelen veriyi doğru kabul ederek işler.Yanlış veri gelirse yanlış değerlendirir.
Beklenti Teorisi: İnsanlar sonuçları kesin olan şeyleri abartarak sonuçları kesin olmayan şeylerden daha fazla değer verirler.Yani insanlar sonuçları karmaşık olan ya da çok bilgisinin olmadığı konularda karar verirken her zaman mantıklı ve akılcı davranmazlar.Konu ile ilgili fazla becerisi yoksa ve problem zorsa farkında olmadan kolay olana kaçar.Bildiğimizi sandığımız şeylere duyulan aşırı güven ve yaşadığımız dünyanın belirsizliğine karşı cehaletimizin boyutunu anlamamaktaki ısrarımız hata yapmamıza sebep olur.Düşündüğümüz konu hakkında çok emin hissederiz ancak Sistem 2 sistem 1’den otomatik olarak etkilenir. Sistem 1 hayatta kalma ve üreme üzerine odaklanır. Yani fırsat var mı ? Tehlike var mı? Odağıdır. Karşılaştığı her durumu iyi ya da kötü olarak değerlendirir. Kayda değer bir durum yoksa sistem 1 rahattır. Önemli bir durum varsa strese girer ve sistem 2’yi devreye çağırır. Modern dünyada insanlar gerçekten acil durumlarla sık sık karşılaşmaz. Oysa ki sistem 1 hiç değişmedi. Sürekli tehlike var mı? Şeklinde tarayan şalter hiç kapanmadı. Belli bir an kesitinde toplayabileceği veri kısıtlı olduğunda geçmiş deneyimlerin penceresinden tahmin ve çıkarımlar yapar. Çevremizden aldığımız yakınlık , nedensellik , nesneler vb çağrışımlar yoluyla fikir yürütmemizi sağlar. Yorumlar ve geleceğe yönelik beklentiler oluşturulur.Sistem 1 dünyayı anlamakta kullandığımız düşünme modelidir.
MUZ. KUSMUK
Birbirinden bağımsız bu iki kelimeyi okuduğunuzda gözünüze iğrenç bir görüntü geldi değil mi? Bu iki kelime arasında tutarlı bir hikaye yaratmaya çalışan zihin geçici süreliğine muzu görmezden gelerek daha tehlikeli gördüğü kusmuk tiksinti duymasına sebep olur..Bunun için mantıklı bir sebebi yoktur. Kelimeler anıları çağrıştırdı , anılar duyguları uyandırdı.Yani bilişsel , duygusal ve fiziksel tepkiler birbirine bağlandı.Bu zincir zihnin benzerlik , zaman mekan devamlılığı , neden sonuç gibi düşüncelerin ilişkilendirilmesine ile oluşur. Neden – etki (virüs-grip) ve nesne – özellik (çimen- yeşil) Nesne -kategori (muz- meyve) gibi farklı türlerde de olabilir.Yani akıl bilinçli düşüncelerin sıra ile geldiği bir yer değildir. Uyanan bir düşünce dalgalar halinde başka düşünceler yaratır. Çağrışımlar düşünceler çok derindedir.O yüzden kabul etmek zordur ve kendimiz hakkında sandığımızdan çok daha az şey biliyoruz.
Priming Etkisi: Hareket halindeyken beynimize dolaylı ya da doğrudan bir fikir gelirse onu çağrıştıran bir dizi fikir hazır hale gelir. Buna priming etkisi denir. Örneğin yemek kelimesinden sonra çor kelimesini çorap olarak değil de çorba olarak tamamlarız. Giyinme denilseydi çor kelimesi çorabı çağrıştıracaktı. Deneyler her şeyi hızlıca etiketlediğimizi ortaya koyuyor.
Hale etkisi: Bir kişi hakkında her şeyi sevme ya da nefret etme etkisidir. Sadece birkaç özelliğini baz alarak etiketler. Örneğin bağış yapan birini görünce o kişiyi sevebilirsiniz ancak yaptığı bağışın ardında çok daha farklı bir neden olabilir.
Sistem 1 kısa vadeli iç görüler elde etmekte çok iyidir.Zor durumlarda en doğru tepkiyi vermemizi sağlar. Neyse ki sistem 2 bize gelen veriyi istersek analiz edebilir ve gerektiğinde geçersiz sayabilir.Sorun şu ki sistem 2 yaradılışı gereği tembeldir ve gerçekleştireceği işlemler çok çaba ve enerji gerektirir. Burada biyolojik tasarruf devreye girer.Çünkü enerji değerli bir biyolojik kaynaktır. Mecbur kalmadıkça enerji harcamak istemez. Buna Asgari Çaba Kanunu denir.Evrimsel olarak kodlarımıza kazınmıştır. İşin iyi tarafı yeterince motivasyonumuz olduğunda , iyi dinlendiğimizde , iyi beslendiğimizde Sistem 2 enerji tasarrufu yapmaya gerek duymaz ve çok iyi çalışır.
Referans Noktası: Bir konu veya etki hakkında miktar bazında zihnin bir dayanak noktası bularak değerlendirmesidir.1 ile 10 arasında ölçekte kaç puan verirsiniz? Buna örnektir.
Çerçeveleme Etkisi: Problemin veya konunun sunulma şekli vereceğimiz tepkiyi etkiler gerçeğine dayanır.Farkındalığımız problem veya konunun belli bir kısmına odaklandığında çağrışımsal tepkiler devreye girer , mantık süzgecinden geçirince tanımlar ve tepkiler farklı olabilir.Sistem 1 sürekli tutarlı olmaya çalışır.Bu yüzden sürekli düşündüğünü doğrulayacak , hikayeyi gerçek kılacak verilere odaklanır.Bu da bilginin eksik olmasına neden olur.Kahneman ne kadar az bilgi varsa o kadar tutarlı olduğumuzu söylüyor.
Optimizm: İyimserlik aşırı özgüvene sebep olabilir.Bu hem bir nimet hem de risktir. Önce dikkatli olmalarında fayda vardır. Optimistler neşeli ve iyimserdir bu yüzden başarısızlık ve zorluklara karşı çok dayanıklıdır.Depresyona girme oranları düşüktür, bağışıklık sistemleri kuvvetlidir, çok gülümsedikleri için çok sevilirler , sağlıklarına önem verirler ve gerçekten de uzun yaşarlar.Şanslıdırlar. Mucitler , girişimciler , siyasi ve askeri liderler optimistlerden çıkar. Ancak iyimserlik projelerde normal süresinden erken tamamlama beklentisine sebep olabilir. Motivasyon ne kadar yüksekse bitirme tahmini o kadar kısa olur. Bazı durumlarda optimizm bizleri sıkıntıya soksa da azmin en büyük dayanağıdır. Başkalarının hayatlarına en çok etki eden kişilerdir.
Kayıplardan Kaçınma: Kazanımlardan mutlu kayıplardan mutsuz olmaktır. Eşit oranda olsa bile kayıplardan gelebilecek mutsuzluk daha dikkat görecektir. Bu sistem 1’in bizi güvende tutmaya ayarlı olmasının bir sonucudur. Algı olarak tehditler fırsatlardan daha önceliklidir. Önce hayatta kalmalı ki kazanabilsin. Kayıplardan da riskten de kaçınmamıza sebep olabilir. Bazen geniş çerçeveden bakmak uzun vadeli kazançları getirebilir.Dışarıdan bakmak önemlidir.
Peki özel ve iş hayatımızda sistem 1’in yanılgı ve eğilimlerinden bizleri yanlış yönlendirmesinden nasıl korunabiliriz?Gayret göstererek.Yavaşlayın ve daha fazla veri toplamaya çalışın. Ardından sistem 2’den destek alın.
Her birimizin içinde tanımadığımız biri vardır.
Carl Jung